"ORGASM"

"It was a sweet mistake where both of us had an orgasm."

Prensiplere Sadık Kalmak: Kişisel Ahlaki Yolculuk

Prensipler, bireylerin değerleri, inançları ve ahlaki temelleri şekillendiren kılavuzlardır. Ancak, bu prensiplere karşı inatlaşmak, zaman zaman kendi içsel mücadelemizi başlatır. Bu makalede, prensiplere sadık kalmak ve zaman zaman bu doğrultuda yaşanan çatışmaları ele alacağız. Prensiplere bağlılık, bireyin karakterini ve davranışlarını derinlemesine etkiler. Ancak, hayatın karmaşıklığı ve değişkenlikleriyle başa çıkmak bazen bu prensiplere meydan okuyabilir. İnatlaşma, içsel bir çatışma yaratır; bir yandan kendi değerlerimize bağlı kalmak isterken, diğer yandan dış etkenlerle başa çıkmaya çalışırız. Bu çatışmaların sonucunda, zaman içinde prensiplerimizi çiğneme noktasına gelebiliriz. Bu, kişinin kendisiyle yüzleşmesini ve prensiplerini tekrar değerlendirmesini gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte yaşanan hüsranlar, bireyin büyümesine ve öğrenmesine katkıda bulunabilir. Prensiplere sadık kalmak, esneklik ve öğrenmeye açıklık gerektirir. Zaman zaman prensiplerimizi gözden geçirme ve gerekirse revize etme cesareti, kişisel gelişimimize katkı sağlar. Aynı zamanda, dışarıdan gelen etkilerle başa çıkma becerisi, prensiplerimizin sağlam temeller üzerine inşa edilmesini destekler. Sonuç olarak, prensiplere bağlı kalmak kişisel bir yolculuktur ve bu yolculukta çatışmalar kaçınılmazdır. Ancak, bu çatışmalar bizi güçlendirip, prensiplerimizi daha derinlemesine anlamamıza ve yaşamımızı daha bilinçli bir şekilde yönetmemize olanak tanır. İnatlaşma ve hüsranlar, bizi kendi içsel gücümüzü keşfetmeye yönlendiren önemli adımlardır.

İhtişamlı Nesil

Bedenlere sarılı cinsel tercihler ülkesine hoş geldiniz. Aranan ülke bu mu ? Peki neden istenmeyen tercihleri yapmaya devam edebiliyorsunuz? Öyle ya ahlak sizin için sadece kadınsal cinsellik. Peki ahlakın toplumsal bütünlüğünü bozan erkeksi panoromayı ne demeli ? Neyse ki sanıyorum artık bu son neslide göndereceğiz ebediyete. Kalan azınlıkla biz baş edebiliriz, çünkü biz biliriz biz eşitlik ilkelerini özgürlüğe yöneltebiliriz bunun adına da ihtişamlı nesil deriz..

'İNANCIM'

"Artık yapmam gerekiyor. Yazılı olarak anlatmalıyım ki, anlaması zor olanlar için bilgi olsun. Benim en çok korktuğum şey aptallık; ömrü boyunca sadece 2 kitabı açıp okumamış olan, şahsımı binlerce kitapla şereflendirmiş biri olarak, inancımı sorgulama cesareti gösterebiliyorlar. Sorun inanç değil, asıl sorun inandıkları şey ne olursa olsun, bilgi eksikliğinden kaynaklanan cehalet ve bilgisizliğe tepki!

Evet, açıklıyorum; Türk olarak doğdum ancak İslam benim kültürümü yansıtmıyor. Ben TENGRİ inancına mensubum ve şamanizmi destekliyorum. Benim kabe'm TANRI DAĞLARI. Benim inancım budur. Hiçbir şeye inanmamaktansa, kendi kanıma inanıyorum. Bundan sonra inanmayan kardeşlerimi doğruluğa davet ediyorum.

ÖNCE TÜRKLÜK..."

**Ezbere Eğitim: Derin Anlamdan Uzaklaşan Öğrenme**

Günümüzde eğitim sistemi, öğrencilere sadece bilgileri ezberleme üzerine odaklanan bir yöntemi benimsemekte. Ancak, bu yaklaşım öğrencilere gerçek anlamda öğrenme ve eleştirel düşünme becerilerini kazandırmaktan uzaklaştırabilir.Ezbere eğitim, öğrencilere konseptleri sorgulamadan, derin bir anlayış geliştirmeden öğrenmelerini sağlar. Bu durum, öğrencilerin bilgiyi sadece geçici olarak hatırlamalarına ve gerçek dünya bağlamlarında uygulamada zorlanmalarına neden olabilir. Eğitimdeki bu monoton tekrarın, öğrencilerin öğrenmeye karşı ilgilerini azaltabileceği de unutulmamalıdır.Gerçek bir eğitim devrimi için, öğrencilere sadece bilgiyi ezberlemeleri değil, aynı zamanda bu bilgileri anlamaları ve günlük hayatta nasıl kullanacaklarını anlamaları için fırsatlar sunmalıyız. Eğitimdeki bu değişiklik, öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine ve bilgileri sadece geçici olarak değil, kalıcı bir şekilde öğrenmelerine olanak tanıyacaktır.Eğitim sisteminin evrim geçirmesi, öğrencilerin geleceğe daha hazır bir şekilde adım atmalarını sağlayabilir. Bu, sadece bilgi aktarımından öte, öğrenmeyi bir yaşam tarzı haline getiren bir eğitim anlayışıyla mümkün olacaktır.

BÜYÜK KARTEL

Güney Amerika: Kokain

Kuzey Amerika: Fentanil, metamfetamin

Avrupa: Ecstasy

Orta Doğu: Eroin

Asya: LSD

Ve tüm bu uyuşturucuların ortak nakliyesi Türkiye'de yapılmaktadır. Dünyanın ticaret kapısı ne yazık ki ülkemizdir. Kazancın %20-30 kadarı hükümetlere dağılır. Türkiye, finansal desteğini döviz bazında en çok bu sektörden elde etmektedir. Yasaklar ülkesine adım adım ilerlerken bu maddelere ulaşım neden bu kadar kolaylaştı, hiç düşündünüz mü? Cevabı soruda gizli.

"South America: Cocaine

North America: Fentanyl, methamphetamine

Europe: Ecstasy

Middle East: Heroin

Asia: LSD

And the common shipment of all these drugs is carried out in Turkey, unfortunately serving as the world's trade gateway. About 20-30% of the profits are distributed to governments. Turkey predominantly obtains its financial support in foreign currency from this sector. As bans progress step by step in the country, have you ever thought about why access to these substances has become so easy? The answer is hidden in the question."

SON 60 YIL TC

"Son 60 yıl Türkiye'de

Komünist-kapitalist

Sağcı-solcu

Dinci-seküler

Kürt-Türk

Laiklik-teokratik

Ülkenin asıl sorunu ne dersek diyelim, asıl sorunu ikilemleşmiş toplumdur. Her devrin adamına biat etmesidir. Doğruluktan uzak fikirlere düşman bir gerici sınıfsallaşmayı özümsemiş ülkede yaşamaktan gurur duyabilirsiniz, çünkü bunlar eseriniz. Saygılarımla."

BİR TEK DUA

"Beden ya çürüyecek toprakta, ya yanacak kızgın korda,

Ruh kaybolacak yol boyunca, ya karada, ya ummanda, ya çarkta.

Zerresinden fayda göremediğimiz yıldızlarda kalacak onlarca dilek, veda,

Ardından yanacak mumlar, tütsüler ve bir tek dua."

''CUMHURİYET''

  Empoze ettikleri inanç milli duyguları yok etmekle kalmayıp halkı birbirine düşürmekte çok ustaca bir rol oynatıyorlar.

İnanç kavramını kişiye özgü olduğunu anlamayı red eden kimi cahil kesim bundan böbürlenerek kendi toplumunu gerici bir sınıflandırmaya sokuyor. Bu sınıfsal düşünce ülkeyi kaosa,ikileştirmeye,narsizme,faşizme,kominizme,terörizme ve hatta en tehlikelisi köktencilik anlayışına yönlendiriyor.

Neden bunları yazdım; Çünkü ülkemizin en değerli korunmasını ebediyete kadar savunulması CUMHURİYET'in 100. yılında din kardeşliği adı altında milli değerleri hiçe sayan siyasetcileri(destekcilerini) kınıyor ve lanet ediyorum.

    Cümlemi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün şu cümlesi ile kapatıyorum.
''Benim naciz vucudum, bir gün elbet toprak olacaktır.Fakat Türkiye Cumhuriyeti,ilelebet payidar kalacaktır.''

UNUTULMUŞ İNSAN

 Yaratanın bana vermiş olduğu en özel yetenek "düşünmek". Evet düşünüyorum! Binlerce hatta milyonlarca insan bebek,çocuk, kadın, erkek,yaşlı masum insan ölürken  tanrısına yalvarırken feryat ederken yaratan neden ceza vermiyor? Yoksa bizleri unuttumu? Milyarlarca gezegende yalnız mı kaldık? İnsan ömrü ortalama 25,567 gün, belirsizlik ile yaşanan günler 12,500 gün.  Hayal ile yaşanan günler paha biçilemez. Inançlı insanlar paha biçilemez günleri yaşıyor. Medeniyetleri kendi doğruları sanılar bir hayal (inanç) ile yoğruluyor.  Ve sonuç  milyarlarca kayıp insan...

-RADIKAL-

 Hayatım boyunca sürekli radikal kararlar aldim ve bu bana heyecan veriyor. Heyecanım aksiyona, aksiyon ise mutluluğa dönüşüyor. İşte bu yüzden sıradanlaşmayan oldum.